URAS

CLINGING TO A DREAM

Okul yönetimine edecekleri isyanı planlamalarının üzerinden 4 gün geçmişti. İnsanları videoya çektiler, öğretmenlerin ders anlatma şeklini gizli gizli kaydettiler, hatta okul kantiniyle bile röportaj yaptılar. ”Artık kimse buraya gelmiyor, herkes evden besin hapı getiriyor, batmak üzereyiz. ” diyordu adam. Ardından bunları Andy
in güvencesinde, anonim bir şekilde, çeşitli internet sitelerinde yayınladılar. Onlarla iletişime geçen insanlar bile olmuştu. Basın mensuplarına da ulaşmaya çalıştılar, henüz bir sonuç alamasalar da bu videolar yayıldıkça onların da ilgisini çekecekti. Anahtarları ele geçirme işi ise biraz daha meşakkatli olmuştu. Kulüp anahtarları alt kattaki müdür yardımcısının odasında duruyordu. Yemeğe gitmesini beklediler ve içeri girip anahtarların 3 boyutlu fotoğraflarını çektiler. Sonra da onları yazıcıyla çıkarttılar. Her şey çok iyi ilerliyordu ancak o gün geldiğinde aslında yaptıklarının hiçbir anlamı olmadığını öğrendiler. Yine bir pazartesi günüydü ve Alhsom derse geç kalmıştı. Artık hocalar kafa ütülemiyordu; 10 dakikadan az geç kaldıysa görmezden geliyorlar, 10 dakikadan fazla olduysa derse almıyorlardı. Yerine oturdu, ders geometriydi. Hocanın şu anki haliyle artık daha da sıkıcı bir hale gelmişti. Alhsom elini kaldırdı, ”Buradaki dörtgenin alanını nasıl buldunuz? Bir daha anlatır mısınız? ” dedi. ”Sessiz ol! ” demekle yetindi adam sadece. Alhsom zaten cevaplamasını beklememişti. Artık ne öğrenciler öğretmene ne de öğretmen öğrencilere soru soruyordu. Zil çaldığında Lina
ın yanına gittiler. ”Bizim videolar ne âlemde? ” diye sordu Alhsom. Lina cevap vermedi, sadece yüzüne boş boş bakmakla yetindi. ”Lina, iyi misin? ” Alhsom gerilmişti. ”İyiyim. ” dedi. Alhsom ve Gille, şaşkınlık ve korku içinde bir ifadeyle birbirlerine baktılar. Sesi…

”Lina! Videolar, sana mesaj atan insanlar… Hatırladın mı? ”

”Neyden bahsettiğini bilmiyorum. İnternetten insanlarla konuşmam ayrıca. ”

”Nasıl konuşmazsın! ” bir müddet duraksadı ”Adım ne benim? ” bağırarak konuşmaya başlamıştı.

”Bilmiyorum. ”

”Biliyorsun, adım ne benim?! ”

”Alhsom, sakin ol. ” dedi Gille. Alhsom aldırmadan devam etti:

”Hatırlamaya çalış, senin kitapçına gelmiştim hani. ”

”Ben kitap okumam. Kitaplar; insanların kafasını zehirli düşüncelerle doldurur, onları yanlış eylemlere yöneltir, boşluk hissi yaratır hatta insanları intihara sürükler. ”

Alhsom iyice öfkelenmişti, yüzünün yer yer kızardığı dışarıdan belli oluyordu ”Ne anlatıyorsun amına koyayım! ” elleriyle kızın omuzlarından yakaladı. Kız hala tepki vermiyordu. ”Kendine gel, lütfen, kendine gel. Artık daha fazla insanın gitmesini istemiyorum. ” Bunu gittikçe kısılan bir sesle söylemişti, tüm enerjisini tüketmiş gibiydi. Misa, Alhsomu kolundan çekip oradan uzaklaştırdı. Güç uygulanınca Alhsom da Lina
ın omzunu bırakmıştı. ”Sakin ol. ” dedi. ”Bu yaptığın hiçbir işe yaramayacak. Kızı rahat bırak. ”

Nefes nefese kalmış bir şekilde ”Şu Freddie piçini bir elime geçireyim… ” dedi Alhsom. Freddie onlarla ve 4.sınıflarla ilgilenen müdür yardımcısının ismiydi. Alhsom düşünmeden aklına gelen ilk idarecinin ismini söylemişti.

”Ne yaparsın? ”

Herkes bir anda kapıya baktı. Gelen Freddieden başkası değildi. Şansıma bak. diye geçirdi içinden Alhsom. Daha dış görünüşünden adamın nasıl bir dalkavuk olduğu belli oluyordu. Şişman, takım elbiseli, kel ve badem bıyıklı; suratında aptal bir gülümseme, kalın kaşlar…

”Saygı Alhsom. İnsanların yerini bilmesi ve üzerine düşen görevi yerine getirmesi için gereken motivasyon, saygı. Bakıyorum ki sen bu motivasyonu kaybetmişsin. En yakın zamanda annen okula gelsin, bu konu hakkında konuşalım. ”

”Ne yapacaksınız? Beni okuldan mı attıracaksınız? Hah, bu benim için kurtuluş olur. ”

Freddie histerik bir şekilde güldü. ”Hala saygısızlığını koruyorsun demek. Okuldan attırmak mı? Sizin yerinizde olmak isteyen kaç öğrenci var biliyor musun? Sizler seçilmiş öğrencilersiniz. Hiçbiriniz, hiçbir yere gitmiyorsunuz ve burada olduğunuz sürece buranın kurallarına uymak zorundasınız. Bizim görevimiz de eğitimciler olarak sizi bu kurallara uyacak şekilde eğitmek. Kopardığınız yaygarayı duyunca tam da bu konu hakkında konuşmak istedim. Ne oldu? Olması gereken kişiye dönüştüğü için arkadaşınıza mı kızıyorsunuz? ”

”Olması gereken kişi mi? O zaten harika biriydi. ” dedi Misa sesi titreyerek. Kendini daha fazla tutamamıştı. ”Bu kaybettiğim kaçıncı arkadaşım, siz biliyor musunuz? Niye bir şey yapmayı reddediyorsunuz? Lütfen, bize yardımcı olmanızı istiyoruz sadece. ”

”Yardımcı olmak mı, ne konuda? Birtakım söylentilerin döndüğünün ben de farkındayım ama hepsinin asılsız olduğu ortaya çıktı. Polisler, memurlar, hepsi doğruladı; bir sorun yok ama görünen o ki bir grup öğrenci ortalığı karıştırmak ve okulumuzun adını kötülemek için uğraşıyor. İnternet sitelerine yüklenen o videoları biz de gördük. Olayları nasıl çarpıttıklarını, hatta kantinciyi bile konuşması için zorladıklarını… Neyse ki yetkililere bu videoların asılsız olduğunu kanıtladık ve hepsi kaldırıldı. Bu videoları yükleyen hesaplarsa inceleme altına alındı. Eminim böyle bir suç, cezasız kalmayacaktır. Sizin haberiniz var mı bu videolardan? Belki yardımcı olmak istersiniz. ”

Misa da Gille de şaşkınlık içinde bir surat ifadesiyle müdür yardımcısının anlattıklarını dinliyordu. Alhsomun ise diğerlerinin aksine öfkesi gözlerinden okunuyordu. ”Hayır, ilk defa sizden duyduk. ” dedi dişlerini sıkarak. Çaktırmamak için çok uğraşmıştı fakat Freddie zaten her şeyi biliyormuş gibi davranıyordu.

”İşimizi doğru yapıyor olmamız, birilerinin zoruna gitmiş demek. Söylesenize, polis de devlet de bizim yanımızdayken hâlâ niçin uğraşıyorlar? Kazananın en baştan belli olduğu bir savaş bu. ”

”Bunu o videoları yapanlara sormanız daha doğru olur ama şahsen ben, sonunda kaybedeceğimi bilsem bile çabalamayı tercih ederim. Bence bu, hiçbir şey yapmadan kaçınılmaz sonu beklemekten daha iyidir. ”

”Hımmm… Neyse, yardımınız için teşekkürler. Bir daha arkadaşlarınızı rahatsız etmeyin tamam mı? Ve Alhsom. Annenle saygı konusu hakkında konuşacağız, unutma. ”

Alhsom sadece kafa sallamakla yetindi. Freddie gittikten sonra konuşmaya başladı:

”Alçaklar! Tam da düşündüğüm gibi. Devlet de onların yanında ve her şeyi biliyorlar. ” Freddie
in tekrardan duymasından korkup bunu kısık sesle söylemişti.

”Şimdi ne yapacağız? ” dedi Gille.

”Ben gidiyorum. ” dedi Alhsom. ”Aklı olan kaçar. ” Ardından eşyalarını toplayıp dışarı çıktı. Öğretmenler de zombileşmişti sonuçta, kimse bir şey anlamadan kaçıp gidecekti. Gille, arkasından bağırsa da aldırmadı. Dışarı çıktıktan sonra seri adımlarla eve yürümeye başladı. Başarısız olmuşlardı, onlar da diğerlerinin arasına katılacaktı ve bundan kaçış yoktu. Belki okula gitmeyi reddedip evde saklanabilirdi ama dönüşüm çoktan gerçekleşmiş ve etkileri henüz başlamamış da olabilirdi. Koca bir devlet karşısında ne yapabilirlerdi ki? Videoları silinmeden başka ülkelere ve özgür platformlara ulaştırabilirlerdi ama bunu tek başlarına yapamazlardı. Daha underground örgütlerle iletişime geçmeleri gerekirdi. Alhsom kendini çok çaresiz ve güçsüz hissetti. Kaybolduğunu fark ettiğinde bu his daha da artmıştı. Kafasında düşüncelerle koştururken yanlış bir sokağa sapmıştı ve şimdi binaların arasında, karanlıkta durmaktaydı. Burası aynı Concord City
in suç kaynayan ara sokaklarına benziyordu. Etrafa bakınıp yolunu bulmaya çalışırken kaldırımda oturan yirmili yaşların başında olduğunu tahmin ettiği üç kişi gördü. Üçünün de üstü başı dağınıktı. Biri koyu tenliydi, kaşlarına kadar gelen siyah saçlara ve kirli sakala sahipti. İki kolunu da boydan boya kaplayan, ne olduğu anlaşılmayan dövmeleri vardı. Diğerinin daha tombul bir suratı vardı ve yanağında kulağından çenesine kadar uzanan bir yara izi vardı. Sonuncusu sarı saçlıydı ve aynı ilk adam gibi kirli sakalı vardı. Onun da kolundaki dövmeler dikkat çekiyordu. Alhsom, bu soğukta neden bu kadar açık giyindiklerini sorguladı. Alhsomu görünce üçü birden ayağa kalktı ve ona doğru yürümeye başladılar.

”Ne oldu yolunu mu kaybettin? ” dedi siyahi olan.

”Yaşına bakılırsa öğrenci olmalısın. Niye okulda değilsin? Yoksa asi ergen okuldan mı kaçtı? ” dedi yara izli adam.

Alhsom cevap vermedi. Yavaşça gerileyerek kaçacak yer aradı ama hangi yolun ana yola çıktığını bilmiyordu.

”Umarım yanında nakit vardır. ” dedi yine yara izli. ”Parmağını kesmek zorunda kalmayı istemeyiz. ”

”Hayır hayır, kartımın parmak izi doğrulaması yok. Cidden, şifreyi yazıyorsun ve bitiyor. Ayrıca nakit de var yanımda. Lütfen bana zarar vermeyin. ” dedi Alhsom. Ne kadar da zayıf duruma düşmüştü. Az önce müdür yardımcısına kafa tutarken şimdi canı için yalvarıyordu. Güçsüz olduğunu biliyordu fakat bunu hatırlamaktan ve hatırlatan durumlardan nefret ediyordu. Cebindeki az miktarda nakiti uzattı. Concord Cityde bunlar çok kullanılmıyordu ama New Tyroya gelirken lazım olur diye bir miktar yanına almıştı. Onlar paraları sayarken o da kaçacaktı, o an için aklına gelen en iyi plan buydu. Kartını veya telefonunu kaptırırsa bu felaket demekti. Üçüncü adam Alhsomun elindeki paraları çekip aldı, ardından Alhsom bir anda kaçmaya başladı. ”Hey, bekle! ” diye bağırdı adam. Ardından üçü de onun peşine düştü. Alhsom nereye kaçacağını bilmiyor, rastgele koşturuyordu. Peşindekilerse ona gitgide yaklaşıyordu. Koşarken telefonuna acil numarayı aramasını söyledi. Daha telesekreteri dinlemeden nefes nefese ve kesik kesik konuştu: ”Peşimde… üç kişi… Hayır, nerede olduğumu bilmiyorum. Çabuk gelin. Zaman yok! ” Bir an için arkasına bakma hatasında bulundu ve o sırada ayağı bir taşa takıldı. ”Siktir! ” dedi sesli bir şekilde. Telefon yere çarptığı gibi kapandı. Son şansı da elinden kayıp gitmişti. Gps en yerini bulabilirlerdi ama zamanında yetişmeleri imkansızdı. Yardım etmeleri için bağırdı fakat etrafta kimse yoktu. Ardından siyahi adam onu yakasından tuttuğu gibi kendine doğru çekti ve suratına bir yumruk yapıştırdı. Bu yumruk zaten aklı allak bullak olan Alhsomu sersemletmeye yetmişti. İkinci yumruğu tutmaya çalıştı fakat yara izli adam kollarını yakalayarak buna izin vermedi. Alhsom; tekmeler savurdu, onu tutan kolları ısırmaya çalıştı ama nafile. Üç kişiye karşı hiçbir şey yapamazdı. Ardından, son anda beşinci bir kişinin yanlarına doğru geldiğini gördü. Evet, yanılmıyordu. Bu onu sürekli takip eden adamdı. Uzun, beyaz saçlar ve aynı takım elbise. Hiç konuşmadan Alhsomun kollarını tutan adamı kendine çekti ve yandaki binanın duvarına yapıştırdı. Adam tek harekette bayılmıştı. Herkes şaşkınlıkla bakıyordu. Dış görüntüsünden beklenmeyecek bir performans göstermişti. ”Seni alçak! Bu veletin velisi misin yoksa? O zaman önce senin işini bitireceğim. ” dedi Alhsomu tutan adam ve Alhsomu yere bıraktı. Alhsomun hareket edecek gücü kalmamıştı bu yüzden öylece yatarak olanları izlemeye başladı. Bu sırada adamın yüzünü yakından inceleme fırsatı olmuştu. Güneş gözlüğünü çıkarmıştı, zaten onu takarken kavga etmesi saçma olurdu, tek gözünün yerinde ince metal plakalarla monte edilmiş robotik bir göz olduğunu fark etti. Göz, karanlıkta masmavi parlıyordu. Alhsom o an adamın neyi saklamak istediğini anladı. Görünüşü bir cyborgunkini andırıyordu. Belki de gerçekten öyleydi. Beyaz saçlı, yine konuşmadan ve kararlı bir şekilde diğer ikisinin üzerine yürüdü. Akabinde en yakındaki adamın savurduğu yumruğu çevik bir hareketle yakalayıp kolunu çıkardı. ”Pekala. Bunu sen istedin. ” dedi yara izli adam ve cebinden bir bıçak çıkardı. Siyahi olan da hâlâ sağlam olan koluyla başka bir bıçak çekti. Ardından ikisi de aynı anda üzerine koştular. Beyaz saçlı kollarını göğsüne kavuşturdu ve iki bıçak da öndeki koluna denk geldi. ”Bu nasıl olur? ” dedi yara izli. Bıçaklar saplanmamış, kan bile çıkmamıştı. Bir daha savurdu ama nafile. Bıçak kesmiyordu. Üçüncü savuruşta yine ikisi aynı anda saldırmıştı. Beyaz saçlı, birini eliyle yakalarken diğerini yine koluyla savurdu. Ardından bıçakların ikisini de uzağa fırlattı. Sonrasında ne olduğunu Alhsom göremedi. Çünkü yediği dayaktan olsa gerek gözleri karardı ve her ne kadar istemese de uyuyakaldı. Uyandığında gözlerini yatağında açtı, evindeydi. Annesi ona bakıyordu. ”Alhsom, sonunda! ” dedi ve ona sımsıkı sarıldı.

”Dur, çocuğu çok sıkma. ” dedi bir ses gülerek. Bu ses Kereme aitti.

”Alhsom, nerelere gittin sen? Müdür yardımcısıyla konuştum. Ufak bir tartışma yaşamışsınız, sonra sen de sinirlenip okuldan kaçmışsın. Sonra da olmadık yerlerde bulmuşlar seni. Tanrıya şükür, Kerem seni buraya getirdi. ” ”Kerem mi? ” dedi Alhsom yorgun bir sesle.

”Evet. ” dedi Kerem. ”Acil servis; seni, yanında 3 kişiyle beraber, baygın bir şekilde bulmuş. Şans eseri ben de oralardaydım sesleri duyunca polislerin peşine takılmıştım. Aramayı kimin yaptığı konusunda kafaları karışmış gibiydi. Onlara bir lise öğrencisinin tabi ki de mağdur durumda olacağını anlattım ama gerçekten üçünü de tek başına haklayabilmiş olman hepimizi şaşırtmıştı. Neyse ki onları nefsi müdafaa olduğuna ikna ettim, tabii 18 yaşını doldurmamış olmanın da sayesinde mahkemeyle uğraşmamıza gerek kalmadı. ”

”Üçünü de haklamak mı? ” dedi Alhsom şaşkınlıkla.

”Saçmalık! ” dedi annesi. ”O sokağa neden kamera koymazlar ki? ”

”Sana kaç defa söyledim hayatım. Sokak çetelerinin çoğu daha büyük birimlere bağlıdır. Bu birimler, devlet tarafından izinlidir ve onların pis işlerini yaparlar. Kimse onları karşısına almak istemez. Bu yüzden vakalar genelde delil yetersizliği nedeniyle görmezden gelinir. ”

Delil yetersizliği diye düşündü Alhsom. ”Kerem, sen o adamı… ”

”İnanılmaz! ” Sözünü bitirmesine izin vermemişti. ”Sen bu kadar güçlü olduktan sonra annenin hiçbir şeyden korkmasına gerek yok. Okuldaki kızlara anlatmalısın bu hikayeyi. Ne kadar popüler olacağını hayal et. Tek başına 3 serseriye dersini veren Alhsom! ” Alhsoma göz kırptı. Alhsom onun bir şeyleri bildiğini sezmişti.

”Kerem, yeter. ” dedi annesi. ”Onu gaza getirme, bir daha başını belaya sokmasını istemiyorum. ”

”Telefonum. ” dedi Alhsom.

”Sakin ol. Burada ama tamir edilmesi gerekiyor ekranı kırılmış. Neyse biz seni yalnız bırakalım biraz dinlen. ” dedi Kerem ve annesini de alıp odadan çıktılar. Kerem acaba o adamı görmüş müydü? Alhsom sormayı düşündü ama uğraşmak da istemiyordu. Şu an sadece dinlenmek istiyordu. Zaten telefonunu da kullanamazdı. Ne kadar süredir baygın olduğunu bilmiyordu ama başı çok ağrıyordu. Yüzünü yıkamak için tuvalete gitti. Aynaya baktığında yüzünü inceleme fırsatı buldu. Sol gözünün altında büyük bir morluk vardı ayrıca kollarındaki kızarıklıkları da yeni fark etmişti. Hiçbir tepki vermeden tuvaletten çıktı. Bu sabah ne yaşamıştı? Umurunda değil gibiydi. Hiçbir şeyle uğraşmak istemiyordu. Ertesi gün okula gitmedi, zaten olabildiğince gitmemek istiyordu ancak bunu uzun süre devam ettiremezdi. Sınıfta kalmak istemiyordu, annesinin çenesiyle de uğraşmak istemiyordu. Ucunda akılsız robotlara dönüşmek olmasına rağmen tüm bunlarla uğraşmak istemediği için gitmek zorundaydı. Çarşamba günü tekrardan okulun yolunu tuttu. Acaba bu sefer kimi kaybetmişlerdi. O gün okuldan kaçtığından beri kimseyle konuşmamıştı. Belki de geriye bir tek kendisi kalmıştı. Belki de çoktan aklını kaybetmiş ama farkında değildi. Tüm bu düşüncelerle sınıfa daldı, onu gören Gille ve Misa anında yanına geldiler.

”Nerelerdesin sen?! ” dedi Misa. ”Ne kadar endişelendiğimizden haberin var mı? ”

”Seni o kadar aradık, telefonun kapalıydı. ” dedi Gille.

”Pardon, telefonum tamire gitti. ”

”Gözüne ne oldu senin? ” dedi Misa, Alhsoma daha da yaklaşarak. Elini morluğun üzerine koydu. ”Sen kavga mı ettin? Yoksa bunu o Freddie denen herif mi yaptı? ”

”Sakin ol, onunla alakası yok. Okuldan çıktıktan sonra kayboldum ve sokak çetelerinin saldırısına uğradım. ”

”İçim çok rahatladı ya. ”

”Onlardan kurtulmayı nasıl başardın? ” dedi Gille.

”Beni takip eden o adam… Bana yardım etti. Tam hepsinin işini bitirmiştik ki bir tanesi arkadan gelip kafama sert bir cisimle vurdu. Sonrasını hatırlamıyorum ”

Böylesi Keremin hikayesinden daha gerçekçiydi ve Alhsomu bir ezik gibi de göstermiyordu.

”O adamla birlikte sırt sırta dövüştünüz yani? ” dedi Misa tek kaşını kaldırarak.

”Evet. Kendo eğitimleri ne işe yarıyor sanıyorsun? ”

”Adam peki. Sana neden yardım etmeye gelmiş, hiç konuştunuz mu? ” dedi Gille.

”Hayır, ağzını hiç açmadı ve niye bana yardım ettiğine dair hiçbir fikrim yok. Ben bayıldıktan sonra da ortadan kaybolmuş zaten. ”

”Tipi neye benziyor bu adamın tam olarak. Yakından görme fırsatın olmuştur. ”

”Daima soluk renkli bir takım elbise giyiyor. Uzun, karışık, beyaz saçları var. Saçıyla pek ilgilenmiyor belli ki ama niyeyse sakallarını düzenli olarak tıraş ediyor olmalı. Normalde hep güneş gözlüğü takıyordu ancak son seferde gözlük takmamıştı ve tek gözü… -bir süre hangi kelimeyi kullanması gerektiğini düşündü- aynı bir cyborgunku gibi ışıl ışıl parlıyordu. Güneş gözlüğünü o gözü saklamak amacıyla kullanıyor olmalı. ”

”Cyborg mu? ” dedi Misa gülerek. ”Kafana aldığın darbe biraz fazla gelmiş herhalde. ”

”Çok komik. Devlet, insanları daha kolay kontrol edebilmek için robotlara dönüştürüyor ve sen buna mı şaşırıyorsun? ”

”Bundan artık eminsin yani? ”

”Evet, eminim. Taşlar artık yerlerine oturmaya başladı. Söylesene, ben yokken yeni vaka ortaya çıktı mı? ”

”Şey… Sanırım bizim haricimizde bir tek Irina ile Rodney kaldı. ”

”Herkes mi?.. ”

”Evet, herkes. Teneffüslerde koridora, bahçeye çık bak. Bomboş. ”

”Alhsom. ” dedi Gille. ”Şu adamı ben de gördüm. Hatta Irina ile birlikte yürüyorduk. İlk o fark etmişti. Aynı senin gibi takip edildiğimizi söyledi ve arkamızı dönüp baktığımızda onunla göz göze geldik. Hiçbir şey yapmadı, biz ona bakarken bize bakmaya devam etti ve sonra da ortadan kayboldu. ”

”Duydun mu Misa? Aynı bize olduğu gibi. ”

”Bir kere de markette denk gelmiştik ” diye devam etti Gille. ”Ona beni niye takip ettiğini sordum. Sadece gülümseyip yanımdan uzaklaştı. ”

”Bu adamın bana ayrı bir takıntısı olmalı ama belli ki tek derdi ben değilim. Hepimizi de takip etmesi tesadüf olamaz. Bir şeyler biliyor olmalı, belki bize yardım edebilir. ”

”Peki onu nasıl bulmayı düşünüyorsun? ” dedi Misa.

”Bulmayacağım. İhtiyacımız olduğunda, o bizi bulacak. Aynı o gün olduğu gibi. ”

”O kadar çaresiz duruma düştük demek. ”

”Öğle arası Irina ve Rodneyi de çağırın. Bu konuyu konuşalım. ”

Öğle arası geldiğinde; Alhsom, Gille, Mitsu, Irina ve Rodney bahçeye inmişlerdi. Hatta Andy
in hologramı da onlarla birlikteydi. Erkekler yurdunun önüne geldiler. Alhsom orada tekrardan beyaz saçlı adamla olan maceralarını ve planını anlattı.

”O adam ha? O şerefsiz sürekli kapının dışarısından okulu izlerdi. Bir keresinde, Dustyyi gezdirmek için dışarı çıktığımda peşime takılmıştı. O gün gerçekten suratının ortasına yumruğumu yapıştırmak istemiştim. ” dedi Rodney.

”Egonu tatmin etmek için mi? ” dedi Misa.

”Andy, okulumuzda dönen olaylar hakkında ne buldun? Başka okullarda da oluyor muymuş bu tarz vakalar? ” dedi Alhsom onları umursamadan.

”Maalesef hiçbir şey bulamadım. Geçmişte bazı tarikatlarda bu tarz uygulamalar yapılmış. Çeşitli yöntemler ve uyuşturucular kullanarak insanları her emre uyan kölelere dönüştürmüşler ama okullara uygulanan böyle bir uygulamaya hiç rastlamadım. ”

”Şu kapının ardında… ” dedi Alhsom eliyle erkekler yurdunu göstererek. ”…bir şeyler var. O ilaçlamacıların masum olmadıklarını biliyordum. Her ne yapıyorlarsa aletlerini orada saklıyor olmalılar. ”

”İçeri girelim, kapıyı kıralım. ” dedi Rodney.

”O iş o kadar kolay değil. O kapı büyüyle mühürlü ve açmaya çalışırsanız bu sizin sonunuz olur. ” dedi tok ve sakin bir ses okul kapısının ardından.

Herkes dönüp sesin geldiği tarafa baktı. Bu, o beyaz saçlı adamdı. ”Sen! ” dedi Rodney ve hemen kapıya koştu. Ardından kapının demirlerinin arasından adamın yakasını yakaladı.

”Bu sefer kaçmana izin vermeyeceğim. Neyin peşindesin? Her şeyi anlatacaksın. ”

”Rodney, bırak onu! ” diye bağırdı arkasından Gille.

”Yine çok fevri davranıyorsun Rodney. ” dedi adam.

”Öyle mi? Beni tanıyorsun demek. ”

”Hepinizi tanıyorum. ”

Rodney
in bu konuda çok da iyi olmadığını fark eden Alhsom konuşmaya katıldı: ”Bak yabancı. Burada neler döndüğünü bildiğinin farkındayız… ”

”Sonunda anlayabildiniz demek. ” dedi sırıtarak. Bu tavrı Rodney
in yakasını daha da sıkı tutmasına yol açmıştı.

”Senden yardım istiyoruz. Bana o gün niye yardım ettiğini bilmiyorum ama belli ki hepimizle bir derdin var. Lütfen, neyin peşinde olduğunu söyle. ”

”Geriye bir tek siz mi kaldınız? ”

”Evet. ”

”İlk ilaçlama yapılalı ne kadar oldu? ”

”Gördünüz mü ilaçlamanın bununla alakalı olduğunu biliyordum işte. ” dedi Alhsom yanındakilere bir zafer edasıyla bakarak. Cevabı bilmediğini fark edince Gille konuşmayı devraldı:

”Şu an okulun 8. haftasındayız. İlk ilaçlama ilk haftanın sonunda yapılmıştı yani 7 hafta. ”

”2 aydan kısa sürede bunu başarabildiler demek. Yanlış anlamayın, onları hafife almıyorum. Sadece planlarının bu kadar kusursuz işleyebileceğini düşünmemiştim. Ailelerinizin salaklığından olsa gerek. Alhsom, annen veli toplantısına gitmiş miydi? ”

”Şu, herkesin katılmasının zorunlu olduğu toplantı mı? Annemin o gün fazladan mesai yapması gerekiyordu. Ondan gidememişti. ”

”Pazar günü mü? ” dedi Misa.

”Evet, niye bilmiyorum. Kerem, şey patronu, acilen ona ihtiyacı olduğunu söyleyerek şirkete çağırmış. ”

”Peki, anneni hiç okula çağırdılar mı Alhsom? ” dedi yine yabancı.

”Evet. Okuldan kaçtığım gün, müdür yardımcısı bir tartışma sonucu annemle görüşmeye karar vermişti. ”

”Şimdi anladın mı gerçekte neden annenle görüşmek istiyor? ”

Alhsom adamın gözlerine daha doğrusu güneş gözlüğüne baktı. ”Sanırım. ”

”Pek sayılmaz. ” dedi yabancı. ”Şimdi dediklerimi dikkatle dinleyin. Ben arkadaşlarınızın durumuna
uhsuzlar diyorum. Bu yüzden onlardan bundan sonra böyle bahsedeceğim. Siz de onlardan biriymiş gibi davranın. Fazla konuşmayın, dışarı çıkmayın, dikkat çekmeyin. Okul zamanı dişinizi sıkın, sonra dışarıda istediğiniz kadar buluşup konuşursunuz. Yani kısacası dikkat çekmeyin. En yakın zamanda sizi de aramıza katacağım. ” Ardından cebinden siyah bir pelerin çıkarıp sırtına attı. Pelerin sırtına değer değmez adam ortadan kayboldu. O sırada Rodney yakasını tutmayı bırakmıştı tabii. Herkes şaşkınlıkla bakakaldı.

”Ne yaptığını gördünüz mü? ” dedi Gille. ”O bir büyücü olmalı! İlk geldiğinde de büyüden bahsetmişti. ”

”Saçmalama. ” dedi Misa ”Tüm bunların mantıklı bir açıklaması olmalı. ”

”Artık çevremde mantığa dair bir işaret bulamıyorum. ” dedi Alhsom yere bakarak.

Olayın şokunu anlattıktan sonra sınıfa geri döndüler ve o günden sonra adamın öğütlerini harfiyen uygulamaya başladılar. Uçurumun kenarında kaybettiklerine bakarken, tam her şey bitti derken nereden geldiğini bilmedikleri zayıf bir ses, onlara yeniden umut aşılamıştı. Bu ses o kadar zayıftı ki fısıltı demek daha doğru olurdu ama bu sese güvenmekten başka çareleri de yoktu.

点击屏幕以使用高级工具 提示:您可以使用左右键盘键在章节之间浏览。

You'll Also Like